5 Kasım 2012 Pazartesi

Deli Kızın Düğün Curcurnası Part#3

Merhabalaaarrr

Bugün, aslında belki en ilk başta yazmış olmam icab eden bir hususu mıncıklıcam efendiler. Şöyle ki, düğün yerini belirlediğimiz 2011 senesinin Kasım ayına (bir sene olmuş!!) gidicez hep birlikte... Okuyalım mı?

Dikkat!!
Post'un bundan sonrası, bolca yazı içerir....

Düğün Yeri Seçimi Mevzuu:

Düğün yeri aramaları için, "Ankara'da Kır Düğünü" temasıyla yola çıkmıştım ve hem arkadaşlarımın tavsiyeleriyle hem de sağolsun Gııgıl'ın yardımlarıyla hemen 3-5 yer gözüme kestirdim. Aklımda bir yer vardı ki, zaten A planımdı. Ama maddi manevi imkansızlıklar söz konusu olur ise diyerek, B planımı belirlemeye çabalıyordum. Bu araştırmalarım beni Ankara'daki şu mekanlara yönlendirdi.


Öncelikle B Planlarımdan başlayayım;

Club Mirador: Yakınlarda çok yakın ve eski bir arkadaşımın düğününe katıldığım, bence çoook keyifli bir mekan. Kesinlikle konsept işlerin peşinde olan gelin-damat adayları için makul. Fotoğraf çekimi için dışarda bir yerler ayarlamaya, günü orada burada bölmeye gerek kalmadan, mekanın her bir köşesi rahatlıkla kullanılabilir. Tüm ayrıntılarını çok zevkli, yemeklerini ve servisini de başarılı buldum. Nikahın kıyıldığı, bambu detaylı gazeboya aşık olmuş olabilirim hatta!
Bizim, düğün mekanları içinde gezerken ilk durağımız burası olmuştu. 
Riske atamadığımız için vazgeçtiğimiz yönlerinden biri, bir miktar sapa bulduğumuz konumu oldu bizim açımızdan. Konukların alkollü olarak geri dönerken sıkıntı yaşamalarından biraz çekindik. Bir diğeri ise, malesef Ankara'nın havası gereği gündemimizden düşmeyen "ya yağmur yağarsa" korkusu oldu. Yağmur halinde sığınmalık alanı çok tatmin etmedi bizi. Fakat bununla ilgili olarak bir çözüm arayışları olduğunu duyuyorum... Mekanın internet sitesi için; TIKTIK
(Tüm bunları, bir sene önce edindiğim bilgiler ışığında yazıyorum. Koşullar durumlar değişmiş olabilir.)

Erguvan Kasrı: Burası çok kötü fena aklımın kaldığı mekanlardan biri oldu. İki arkadaşımız burada evlenmişti, ancak biz birinde balayında birinde ise en alevli düğün curcurnasının içinde olduğumuz için düğünlere katılamamıştık. O nedenle, düğün görme şansımız olmadı. Mekanın bende bıraktığı ilk intiba, "burada çılgın konsept düğün" yapılır olmuştu. Her şeyden önce düğün mekanının sahibesi çok zevkli, çok güzel fikirler ve ince detaylar sunan bir hanımdı. Bu beni mekana ilk anda aşık etti, çünkü farklı ve akılda kalıcı bir şeyler yapmak istiyordum. Bu kadar zevkli bişeyler sunulduğunda, süslemeler için ayrıca bir organizasyon firması ile anlaşmanıza gerek kalmıyor. 
Mekanın avantajlarının başında, normalde adedinin 10 TL gibi bir fiyata kiralanan Tiffany sandalyelere sahip oluşuydu. Çünkü çim alanda yapılan düğünlerde, beyaz Tiffany sandalyelerden daha şık duran bişi bence yok. Onun dışında, nikah çok şık süsleme olanaklarına sahip bir gazebo içinde kıyılıyor ki bunu da organizasyon firmalarından talep etmeniz halinde oldukça sevimsiz bir fatura çıkartıyorlar. Bu tür detaylara takılan ben gibi gelin adayları için, Erguvan Kasrı tüm bunları düşünmüş ve çoktan dahil etmiş. Bunun haricinde birlikte çalıştığı (değişmemiş ise) fotoğrafçısı, benim araştırmalarım sırasında fotoğraflarını en çok beğendiğim isimlerden biri olan Eren Şahin (Masal Medya). Orkestra anlamında Talu Müzik ile anlaşmalılardı. Bizim de orkestra seçimimiz kendi düğünümüzde Talu Müzik olmuştu ki, bence işlerinde çok başarılı bir firma...
Tüüüüm bu güzelliklerin yanında gene bizi caydıran bir iki (ailelerin daha çok takılacağı türden) pürüz oldu malesef. Bunlardan ilki, "sezonluk mutfak" durumu idi. Malum, hiç şaşmaz ve her düğünde birileri tavuğu mutlaka çok kuru - eti mutlaka fazla sinirli bulur. Bu nedenle, düğünün en önemli kalemlerinden biri yemektir. Malesef, Erguvan Kasrı sezonluk iş yapan ve sezonunda gitmediğiniz zaman yemeklerini tatma olasılığınızın olmadığı bir mekan. Bu nedenle, sezonluk aşçılarla çalışıyorlar ve stabil bir yemek servisi mevcut değil. Ben onu da en iyi şekilde yapıyor olduklarından eminim, fakat bu daha deneyimli büyüklerimizin "olmazsa olmaz" bir kriteri idi ve bu durum onları mutlu etmedi. Bir diğer problem, mekanın düğün yapılan bahçesinin L düzeninde olması ve konukların bir bütün halinde oturtulamaması oldu. Kişi sayısına bağlı olarak bahçenin belli bir alanı kullanılabilir ve bu sorun ortadan kalkar ancak, bizim öngördüğümüz kişi sayısı için bu durum bertaraf edilemiyor idi. Bir de, bizim araştırmaları yaptığımız zaman, "yağmur yağarsa" sorusuna cevaben bir çözümleri yok idi. Bu beni en çok korkutan yön olmuştu. Ancak bizim evlendiğimiz 2012 sezonu itibariyle, bahçeye üzerini tentelerle örtülebilen bir düzen getirmişlerdi ve bu durum ortadan kalkmıştı. Mekanın internet sitesi için; TIKTIK
(Tüm bunları, bir sene önce edindiğim bilgiler ışığında yazıyorum. Koşullar durumlar değişmiş olabilir.)


Has Bahçe: Burası, kapısından girdiğiniz zaman "cennette miyiz?" hissi uyandıran bir mekan. Göz alabildiğine yeşil bir bahçe, içeride dolaşan ceylanlar... Gerçekten içeri girdiğim an büyülendiğimi hatırlıyorum. Hatta tam olarak aradığım yeri bulduğum hissine kapılmıştım. Fakaaat, malesef herşey mekanın büyüsüyle bitmiyor. 
Öncelikle, alkollü menüleri bulunmayan bir mekan. Bu bizim için önemli bir detaydı. Çünkü düğünü alkollü düşündüğümüzü söylediğimizdeki tavır, malesef uzak durmak istediğim zihniyetlere ait bir tavırdı... Herkesin yaşantısı kendine neticesinde.
Herşeyi kendinizin ayarlamanızı gerektirecek mekanlardan uzak durmam gerektiğini öğrenmiş biri olarak, o rüya mekanda rüya bir iş yapabilmek için her detayla tek tek kendim ilgilenmem gerekecekti. Zira, bize gösterilen 2-3 masa süslemesi ve giydirmeleri benim kafamdan geçenlerden çook uzaktı. Anlaşmalı bir organizasyon firmaları ise, biz konuştuğumuz sırada yoktu. O an içimden "bu mekanı ahhh bana verseler bir bana verseler" diye geçirdiğimi hatırlıyorum. O kadar müthiş bir alanın düğün için sunulan masa sandalye takımları plastik olmamalı bence örneğin... Ya da, koltuk giydirme seçenekleri dore veya lame yaldızlı olmamalı. Bu nedenle, bilgi almaya başladığımız andan sonra, ya herşeyi düzgün bir organizasyon firması bulup uçuk fiyatlara kendimiz yaptıracaktık ya da vazgeçecektik. Biz vazgeçtik. 
Daha sonrasında bazı arkadaşlarımın bu mekanı muhteşem değerlendirerek nişan gibi davetlerini gerçekleştirdiğine tanık oldum. Güzel ellerde, süper sonuçlar elde edilmek üzere mekan kiralanabilir yani. Ancak bir düğün organize etmek için, o zamanki koşulları ile bence çok yanlış bir mekandı. Yine sonradan, emin olmamakla birlikte, Crown Wedding ile anlaştıklarını duydum.
(Tüm bunları, bir sene önce edindiğim bilgiler ışığında yazıyorum. Koşullar durumlar değişmiş olabilir.)


Gelelim, düğünümüzün yapıldığı benim için her zaman A planı olan mekana. Bir kaç mekan daha gezdikten ve kafamızdan geçen düğünün ortalama maliyetinin 3 aşağı 5 yukarı benzer olacağını anladıktan sonra, daha fazla mekan kurcalaması yapmaya gerek olmadığına karar verdik.  Bize her zaman yemekleri, görsel güzelliği ve servisi ile hep ilk sıramızda yer alan Ankara Vali Galip Demirel Vilayetler Evi'nde düğünümüzü yapacağımız kesinleşmişti. TIKTIK
Mekanın (Kasım 2011 itibariyle 2012 senesi yaz sezonu için) en uygun en yakın günü olan 08.09.2012 tarihine düğün günümüzü aldık!!! :)))
Burada, vurgulamak isterim ki, eğer Cumartesi günü düğün yapmak istiyor iseniz ve bu yaz sezonunda olsun diyorsanız, gerçekten erken hareket etmeniz gerekiyor. Bizim hep aklımızdan geçen Temmuz ayı için yer yoktu. Ramazan ve Bayram derken, düğünümüz Eylül ayına kalmıştı...

Bizim mekan seçme serüvenimizde, akılda kalan detayları bu post'ta paylaştım. Ancak bunun haricinde, kapısını aşındırmamış da olsak, güzel olabileceğini düşündüğüm bir kaç yer daha var. Oraları da gidin görün bence. Mesela Cadde Hare, mesela Atılım Garden, mesela Avenue Ankara...

Bir sonraki postumun konusu, "Düğünümüzün detaylarını planlarken neler neler yaşamadık ki" olacak :))) 
Bu kapsamda ben, 
Organizasyon firmalarından ve deli kızın deli kaçkın fikirlerinden, 
Orkestra seçiminden, 
Gelin Saçından Başından Makyajından 
bahsederim, siz de işalla okursunuz...

Şimdilik benden yine bu kadar efendiler!

Pek çok öperekten....

22 Ekim 2012 Pazartesi

Deli Kızın Düğün Curcurnası Part#2


Aksatmadan yazmaya devam ediyorum efendiler.. Bugünün konusu, bol eğlenceli kına fikirleri.. İlk kural, kına gecenizde çooook eğlenin, tüm stresinizi atın bolca deşarj olun. Ben öyle yaptım ve tam da düğün yaklaşırken pammuk gibi oldum :))

Kına Meselesi: 

Düğünden bir hafta önce, gelin kızı kınalama aktivitesi için toplaştık. Bence kesinlikle, günümüzün Bekarlığa Veda partilerini 5’e katlayıp 10’la çarpan bir gelenek Kına Gecesi. Tabii bizim yaptığımız biraz daha güncel bir yorumu oldu ama, ben yine bindallımı giydim, duvağımı örttüm ellerime kınamı yaktım. Sazlar sözler eşliğinde salyayı sümüğe kata kata ağladım... Devamında bol bol göbekler attım (oynak gelin!) :))

Önce yere karar vermemiz gerekiyordu. Biz de, havanın güzelliğinin avantajını kullanarak, kınayı bizim evin bahçesinde yapmaya karar verdik. Geriye malzemeleri almak, bindallı seçmek ve sofralar kurmak kalmıştı…


Sofralar kurmak demişken, yum yum yum yum..... 
Bitanecik canım annem ve eşimin teyzesi sağolsun.. 
Ne yedik arkadaş! :))


Efenim, kına malzemelerini temin için Ankara'nın meşhur Çıkrıkçılar Yokuşu'nu alt üst ettik. Kına tepsisi, kına gülleri, hediyelik kınalar, mumlar, maytaplar, kına keseleri, nedime taçları, renk renk mendiller, bindallı derken bambaşka bir dünyanın içine giriverdik o gün…
Benim için en önemlisi bindallımdı tabi ki..  “Bindallı dediğin kırmızı olur”culara inat iki kat fazla dolandım MOR bindallımı bulabilmek için o yokuşu… Ama dolandığıma değdi! Gene aşık olarak seçtim aldım bindallımı… 



Bu bindallı, “Beypazarı Bindallısı” imiş. Çıkrıkçılar Yokuşu'nda, Hatipoğlu isimli bir mağazadan alındı. Alışılmış modellerin dışında alternatifi bol bir mağaza idi. Tavsiye ederim ; ))

Ailecek daha önce ne bir kına gecesine katılmış, ne de bir kına gecesi organize etmiş olduğumuzdan, her şeyi doğaçlama yapmaya karar verdik. 
Gelen misafirlere dağıtmak üzere hediyelikler hazırladım. Ben aldığımız keselerin içine, kına, tüllere sarılı lokumlar ve kız kıza eğlencemizin anısına hitaben ufak küpeler koydum.  Bu arada hediyeliklerin üstüne iliştirdiğimiz etiketleri de Asuş'm hazırlamış / tasarlamıştı. On parmak on marifet bi arkadaşımız var :))



Bunun dışında hem yemelik hem hediyelik olarak ise, kurabiye yaptırdım. Liseden, çok uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımı, sosyal medya aracılığıyla, nefis kurabiyeler yapmakta olduğunu takipteydim. Bu nedenle kurabiye yaptırma fikri aklıma düştükten sonra adresim belliydi. Gelinlik ve kaftan şeklinde düşünülen kurabiyelerim, hem lezzetli hem de çok şıktı! Pecolata'nın diğer kekleri kurabiyeleri için, TIKTIK


Bahçe süslemelerinde el yapımı ponponlar, renkli fenerler, meşaleler ve ışıklı toplar kullandık. Ponponları annem üşenmedi tek tek yaptı :))) Yapımı için TIK TIK






Dedim ya bolca göbekler attık diye.. Biricik kuzenim hiçbir zahmetten kaçınmayıp, Shakira kemerlerinden tutun zillere teflere marakaslara kadar İstanbullardan temin edip göndermişti. Sazlı sözlü gecenin başından sonuna tam gaz coşmamıza en büyük katkı bu eğlencelikler oldu. Bir kına gecesinde kesinlikle bulunması gereken malzemeler bunlar, benden söylemesi ;)

 (bu istanbuldan gelen ganimetlerin tamamı, ilk heyecanla tarafımdan çekilen fotoraf )



  
Bir de başta şüphe etsem de sonradan anladım ki, canlı sazın sözün yeri bambaşka. Biz, eşimin folklorik geçmişinin avantajını kullanarak bir saz ve bir sözden oluşan müthiş bir ekiple coştuk. Böylece, 10 gün boyunca arkadaşlarla 4 koldan hazırladığımız .mp3 repertauarını da çöpe attık. Yine de kına gecesi için bolca alternatifli bir listem hala mevcut. İsteyen olursa bu listeyi de paylaşabilirim. Üzerinde epey çalışmıştık :)))


(çok büyük saygılarımla)

Kına yakılırken öncesinde ağlatmak için bolca mücadele edildi ama, sonunda mücadelerine değdi. Hönkürerek ağladım! 28 yıldır beraber yaşadığım, neticede yediğim önümde yemediğim arkamda bir hayat sürdüğüm bu çatı altından ayrılmak epey zor bi hadiseydi… Kına yakmam, aman da ufacık yakın bana diyen ben, kınalara doymadım avcumun içini bol bol kınaladım : ))




Son olarak komşuları daha fazla rahatsız etmemek adına, eğlenceye devam etmek üzere birkaç arkadaş ve sayın damat beyle birlikte dışarı çıktık. Onun içinse, bizzat kendim bulup yaptırdığım tişörtlerimizi giydik kiiii onlar da ucantshirt.com ‘dan, TIK TIK !!

(folklorik damada, folklorik tişört :) )



Düğün stresini unutturan, çok sevdiğim insanlarla genci yaşlısı çok eğlendiğimiz, çok duygulandığımız çok güzel bir kına gecesi oldu. Üstelik tam anlamıyla “imece” usulü yapıldı herşey… Düğün dernek curcunasının en unutulmaz anılarından biri kesinlikle o geceydi benim için :)) Bu vesileyle, tuzu şekeri olan herkeslere bir kez daha çok teşekkürler! 
Tüm koşturmalarımı yazmaya devam edeceğim beybiler…

Şimdilik pek çok öperekten ;)

PS: Fotoğraflar bu sefer biraz karışık. Biraz Asuman, biraz Gülsen, biraz Ablam.. :)

18 Ekim 2012 Perşembe

Deli Kızın Düğün Curcunası Part#1

Efendimmmmm

Biz nihayet evlendik! Bitmez sandığım tüm tasalar bitti, evimize barkımıza yerleştik. Bi süredir evcilik oynuyoruz :)) Düğün organizasyonuna ben boyutlarda kafayı takmış biri için bile, düğünümüz kem gözlerden uzak geçti, aksilikler bizi bulmadı.. Tam da istediğim gibi çook, pek çok göbecikler atıldı şükür :)))
Ankara'da düğün planlayan herkeslere birazcık olsun faydam dokunsun isteğiyle bir dizi yazı hazırlıyorum. Hani olur da yolunuz bu bloga düşüverirse, belki bi hayrımı görürsünüz :)

Bu yazının ilk konusu (yazmalara doyamadığım....)

Gelinlik Meselesi, Provalar ve Beyaz Butik:

Efendim bu maratonu şuradaki yazımda uzuuun uzuun anlatmıştım. Nihai olarak da gelinliğimi Beyaz Butik'ten aldığımı söylemiştim, ancak damat beyler görmesin diyerekten gelinliğimin fotoğrafını paylaşmamıştım.
Artık gelinlikle görüldüğüme göre, gelinliğimin fotoğraflarını da paylaşmamda bir sakınca kalmadı..
(Bu arada sadece gelinlik değil, duvak, kese ve saç aksesuarımı da Beyaz Butik'ten aldım.)

Belirtmeden geçemicem, Ankara'daki Beyaz Butik'in terzisi Nurgül ablayı, eğer gelinlik seçiminiz buradan olur ise, eminim siz de benim gibi çok seveceksiniz. Güler yüzüyle, benim gibi telaşe müdürü bir gelin adayını kuzuya çevirmeyi başardı :)

Aşağıdaki fotoğraflar anneli, kuzenli, bol arkadaşlı gidilen bir provadan..

Veee pek tabii fotoğraflar Asuman Araz tarafından çekildi :)))



İşte aşık olduğum gelinliğim : )))
Fiyat bilgisini buradan paylaşmak istemedim, merak eden olur ise kendisine bilgi verebilirim.

.::: Coming Soon :::.

Efenim;
- Kına Meselesi
Sonracığıma, 
- Düğün Yeri Araştırmaları ve Seçimi
Elbette
- Saç Baş Makyaj
Ve Bana Kalırsa En Eğlencelisi;
- Düğün Organizasyonu, Süsleme ve Diğer Tüm Detaylar

Bu sefer arayı açmadan yazmaya devam edeceğim! ;))

Öperekten !!

20 Haziran 2012 Çarşamba

Pikniklerken Fotoğraflamaca



  

   
bu yazıda biraz bizden, bilhassa "onlardan" bahsetmek istiyorum..
onlar, pek sevgili pek yetenekli Asuman & Onur çifti :)

Asuman ve Onur fotoğraf çekmeyi çok seven, bu işi çok büyük bir keyifle yapan, birlikte çekim yaptıkları insanlarla iyi iletişim kurabilen yetenekli bir çift. kaliteli ve keyifli işler çıkararak, arkadaşlarının ve(ya) tanıdıklarının güzel anlarını ölümsüzleştiriyorlar bu aralar sıklıkla.. şanslı çiftlerden biri de biz olmuş olduk :))

biz buz gibi havaların çılgınca bastırdığı 10.12.11 tarihinde nişanlanmıştık. o tarihlerde, o soğuklarda açık havada nişan fotoğraflarımızı çektirmeye 1-2 kez niyetlendiysek de, bir türlü gözümüzü karartamadığımızdan erteleyip durmuştuk. yazın tam anlamıyla gelebilmesi haziran ortalarını da bulunca... hayalimizdeki "piknik konseptli" fotoğraf çekimini ancak gerçekleştirebildik :)))

efenim, pazar günü, düğün telaşı ev tadilatı mobilya seçimi filanmış.. hepsini bir kenara atıp, kendimizi yollara vurduk. maksat, fotoğraf çekimi yaparken rahat hareket edebileceğimiz en uygun en yeşil alanı bulabilmekti. bir süre arabalarla gezindikten sonra, gözümüze kestirdiğimiz bir alana yayıldık. yanımızda getirdiğimiz "piknik konsepti"ne uygun materyalleri güzelce yerleştirdik ve yaklaşık 2 saat boyunca çooook eğlendik.. :)))

8.9.12 tarihinde de gözümüzü kırpmadan düğün hikayemizi onların çekmesini rica ettik. çünkü bizce hepsinden önemlisi, böyle özel anlarda yanında rahat olabileceğin uyum içinde çalışabileceğin insanlar bulabilmek. biz bulabildiğimiz için pek mutluyuz!

eğer ki,
nişan fotoğrafı çektirmek istiyorum, fotoğrafçı arıyorum
düğün hikayesi çektirmek istiyorum, fotoğrafçı arıyorum
yeni doğan fotoğrafı çektirmek istiyorum, fotoğrafçı arıyorum
doğum fotoğrafı çektirmek istiyorum, fotoğrafçı arıyorum
veya
ben de istiyorum böyle konsept bir çekim sevdiceğimle, ailemle, eşimle dostumla...
veya (ve bence hepsinden önemlisi)
ben amatör (ki ben amatör kelimesini işini aşkla yapanlar için kullanırım) ruhunu
kaybetmemiş biriyle çalışmak istiyorum,
diyorsanız bence Asuman'ın (henüz yeni açmış olduğu) bloguna bir göz atın, takibe alın!!
bu adreste ise geçtiğimiz hafta sonu yaptığımız çekime ait başka fotoğraflar bulabilirsiniz..
hadi tık tık, tık tık.... :)))

öperekten!

18 Nisan 2012 Çarşamba

Gelinlik Dosyası ve Mutlu Son :)

Hafta sonu, gelinlik seçme maratonu için annemle Ankara'dan İstanbul'a gittik. 
Ablam, kuzenim, annem, ben ve teyzesinin "prenses elbiseleri" giyeceğini duyup bu anı asla kaçırmak istemeyen bitanecik balböceği yeğenim, tam bir ay öncesinden alınmış randevular için toplaştık. Program hayli yoğundu. Cumartesi günü Pronovias - Vakko Wedding - Beyaz Butik ve Beymen Bridal'a bakılacaktı Nişantaşı'nda. Pazar günü ise her ihtimale karşın, Pronovias ile Vakko Wedding'in Suadiye'deki mağazalarından alınmış randevularımız vardı.
Gelinlik diktirmeyi son seçeneğe bırakmış olan ben, bu hafta sonu gönlüme göre bir gelinlik seçebilmeyi çok istiyordum.

Hayatım boyunca, kafamdaki gelinlik modeli belden oturan ve kat kat tüllerle kabartılmış prenses model gelinliklerdi. Bu nedenle, ağırlıklı olarak bu modellerden denedim. 

İlk olarak modellerini denemek için en çok can attığım Pronovias'a yollandık. 
Burada denediğim modeller ve fiyat bilgileri şöyleydi:


  

Jazmin:
2.940TL


















 Jenny:
2.980TL
















  

Batista: 
6.220TL


















Georgia: 4.060TL


















Pampa: 6.300TL
















 
Primor: 
9.780TL




Veeee son olarak şu yazımda da bahsetmiş olduğum Prestigio model; fiyatı tamı tamına
14.300TL !!!



















Pronovias'da giyip çıkarmaktan yılmadığım bıkmadığım bunca model içinden, en çok aklımda yer eden Batista model gelinlik oldu. 
Primor ve Prestigio model gelinlikleri ise, "akıl var mantık var" şeklindeki yaklaşımım neticesinde, yok saymayı başardım :)))

Rotamızı Vakko Wedding mağazasına çevirdik. Ağırlıklı olarak Vera Wang, Elie Saab, Zuhair Murad gibi tasarımcılara ait haute couture gelinlikleri satan Vakko Wedding, aslında benim aşık olduğum modellerin tamamını barındırmaktaydı. Ancak gene bir önceki yazımda bahsetmiş olduğum Elie Saab ve Vera Wang gelinlik modellerinin fiyat aralığının 18.000TL ve 27.000TL ve arasında değiştiğini duyduktan sonra, bir gönül bağı kurup ayrı düşmek durumunda kalma korkusuyla bu gelinlikleri denemekten vazgeçtim :)))

Vakko Wedding bunların dışında, La Sposa ve St. Patrick'e ait modelleri satmaktaydı. Aklın mantığın daha yatkın olduğu bu gelinlik modelleri içinden 4 tane modeli denedim ancak aklımda sadece 2 tanesi yer etti ve bunların bilgilerini not aldım. 
İkisi de La Sposa'ya ait olan bu modeller ve fiyatları ise şöyle:




Secreto: 
6.370TL
















Sideral:
6.410TL
















Aşık olacağım gelinliği bulacağımdan emin olduğum iki mağazada da, birbirinden güzel gelinlikler denedim ve "ben nasıl seçim yapıcam bunların içinden!!" diye bir karmaşaya düştüm. Evlenmiş olan arkadaşlarım hep, benim olmasını isteyeceğim gelinliği denediğimde bunu hissedeceğimi, başka model denesem bile dönüp dolaşıp mutlaka o gelinliği alacağımı, gözümün başkasını görmeyeceğini söyleyip duruyordu. Bundan yola çıkarak, henüz o duyguyu yaşayamadığım için endişeye kapılmıştım. Bence denediğim gelinliklerin hepsi çok güzeldi. Bence hepsinin içinde ben bir prenses gibi görünüyordum. Bence denediklerim içinden herhangi biri olabilirdi benim gelinliğim.

Pronovias ve Vakko Wedding'e bakıp halen gelinliğimi seçememiştim ve (dürüst olmak gerekirse) gelinlik bulma konusunda hiç mi hiç ümidim olmayan Beyaz Butik mağazasına sıra gelmişti. 

Beyaz Butik'in internet sitesinde yer alan fotoğraflar bana çok ümit vaad etmemişti, ancak modellerin bunlarla sınırlı olmadığına bizzat şahit oldum :))

Gelinlikleri denemek üzere içeri girdiğimde, aslında pek çok model seçmiş olduğumu fark ettim. Buradaki modellerin bence en önemli özelliği, diğer gördüklerimden / denediklerimden FARKLI olmalarıydı. Gerçekten diğer iki mağazadakilere göre daha değişik gelinlik modelleri deneme fırsatım Beyaz Butik'te oldu. İlk bir iki gelinlik yine benzer detaylara sahipti. Fakat daha sonra, gerçekten "way annesini" dedirten modelleri denemeye başladım üst üste. 

Beyaz Butik'te fotoğraf çekmek yasak olduğundan, ve denediğim modellerin isimlerini not almadığımdan, burada denediğim modellerin görsellerini paylaşmam mümkün olmadı. Ancak denediğim modellerin fiyatlarının 4.500TL ile 6.500TL aralığında olduğunu söyleyebilirim.
Bu arada, bütün mağazalarda peşin alımlarda %10 indirim uygulandığı detayını da vermek isterim.

Derken sıra, göğüs detayını çok beğenerek denenecekler arasına aldığım, son derece sade, aklımdan geçenin aksine çok kabarık olmayan bir gelinliği denemeye geldi.
Veeeeeeee.... bi anda, o hep yaşayacağımı hayal ettiğim hisle doldum. 
Gelinlik giydirildi ve bana yardımcı olan bayan, "perdeyi açayım mı?" diye sordu. O esnada ben aynaya bakakalmıştım. Ona, "bu benim gelinliğim!" diyiverdim. Perde açıldığında, beni görenlere "ben gelinliğimi buldum!!" diye haykırıyordum!!! :)))))

Ben etek uçlarımı toplamış salınırken, olduğum yerde dans ederken, aynanın önünde sırıta sırıta şımarırken, ailenin diğer fertleri bana duvak seçmeye çalışıyordu. Neden bilmiyorum ama duvak kısmıyla pek ilgilenemedim :)))
Bizimkiler, seçtiğim gelinliğe en uygun olduğunu düşündüğü duvağı seçip bana gösterdiler ve böylece duvağım da seçilmiş oldu.

Geriye kalan bütün randevuları iptal edip (Beymen Bridal'a "zaten Ankara'da prova yapma imkanı da olmayacaktı" diyerek hiiiç bakmamış oldum), aşk yaşadığım o duru gelinliğin siparişini vererek Beyaz Butik'ten -çok mutlu- ayrıldık. Böylece İstanbul'da, koskocaman 1,5 gün yanımıza kar kaldı.

Modeller sipariş üzerine geldiği için, gelinliğime kavuşmak için temmuzun son haftasını beklemem gerekecek. Bir daha bir daha giymek için sabırsızlanıyorum şu anda! Bu süre içinde ayakkabıma karar vermem gerekiyor. Yeni maratonum gelin ayakkabısı üzerine başlıyor diyorum özetle :))))

Denediğim modellerin, gelinlik üzerimde çekilmiş fotoğrafları yerine internetten bulduğum görselleri paylaşmayı ve seçmiş olduğum gelinliğin modelini buradan söylememeyi daha doğru buldum. Çünkü ben batıl bir insan olarak, damat beyin beni 08.09.2012 tarihine kadar herhangi bir gelinlikle görmemesini ve seçtiğim gelinliğin modelini dahi bilmemesini daha uygun buluyorum :))))

Son olarak,
O gün gerçekten hayatımın en güzel ve en özel tecrübelerinden biri olarak kalacak!!
Gelin olmuş gidiyorum beybiler!... :))))